28 Nisan 2008 Pazartesi

"Geleceğin cahili okuyamayan değil; nasıl öğreneceğini bilmeyen kişi olacaktır"TOFFLER



Davranışçı Yaklaşım

Öğrenme ile ilgili ilk deneysel araştırmalar 20. Yüzyılın başında Pavlo
v’un Rusya, Watson ve Thorndike’ın Amerika’da yaptıkları insan ve hayvanların laboratuarda belli bir durumda nasıl davrandıklarına ilişkin çalışmalarla başlamıştır. Bu psikologların çalışmalarının odak noktası hayvan ve insan davranışları olduğu için bu yaklaşımı benimseyenlere davranışçı ve geliştirdikleri kuramlara davranışçı kuramlar denilmiştir.

Davranışçılar öğrenmeyi uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak görmektedirler. Uyarıcı, organizmayı harekete geçiren iç ve dış olaylardır. Duyduğumuz bir ses, gördüğümüz bir ışık, resim, aldığımız tat bizim için birer uyarıcıdır.
Uyarıcılar organizmayı etkileme gücündedir. Bir uyarıcı karşısında organizmada meydana gelen fizyolojik ya da psikolojik değişme, davranım ya da tepki olarak adlandırılır. Davranımların bir araya gelmesiyle oluşan eylem ise davranış olarak nitelendirilir. Davranışçılara göre davranış değişmesine nede
n olan üç temel öğrenme süreci vardır. Bunlar: “klasik koşullanma”,”edimsel koşullanma” ve “gözlem yoluyla öğrenme”dir. Davranışçı yaklaşıma göre birey bazı durumlarda çevresindeki kişilerin davranışlarını ve sonuçlarını gözler. Gözlediği davranışlardan sonucu olumlu olanları model olarak alırken, sonucu olumsuz olanları göstermez. Buna model alarak öğrenme (gözlem yoluyla öğrenme) denir. Örneğin sınıfta doğru cevap veren arkadaşının yüksek not aldığını gören öğrenci sınıf içinde daha çok söz almaya çabalayabilir bu da derse katılımı yükseltir. Fakat söz alıp azarlandığını gören öğrenci ise söz almama eğilimi gösterebilir. İnsanlar bu şekilde okulda, ailede arkadaşlarından ve kitle iletişim araçlarından pek çok davranış öğrenebilirler.
Klasik Koşullanma İle İlgili Bazı Kavram Ve Süreçler
1.Genelleme: Sobada bir kez eli yanan çocuk, ısı yayıcı ev aletlerinin tümünden korkabilir.
2.Geçiş (Transfer): Bisiklet kullanmayı bilen bir kimsenin motosiklet kullanmayı daha kolay öğrenmesi gibi (olumlu geçiş). İki parmak daktilo yazmayı öğrenmiş bir kişi, on parmak daktilo yazmayı öğrenmede çok büyük güçlükler çekebilir (olumsuz geçiş).
3.Ayırt etme: Elektriğe çarpılmış bir kişinin çarpılma nedenini araştırması ve tellerin izolesiz olduğunu görmesi sonucunda izoleli tel dışındaki tellere çıplak elle dokunmaması gibi.

4.Deneysel çözülme (Sönme): Deneysel çözülme olayı, öğrenmede tekrarın başlı başına öğrenme şartı olmadığını, davranışların değişmesinde temel ihtiyaçların doyurulmasının ve ödüllendirilmesinin önemli bir rol oynadığını belirtmektedir
Öğretimde Klasik Koşullanmanın Yeri Ve Önemi
Öğrencilerin okulla ilgili duyuşsal özelliklerinin oluşmasında klasik koşullanma rol oynayabilir. Bazı öğrencilerin okula, öğretmene ya da belli bir derse yönelik kaygıları ve yersiz korkuları olduğu gözlenmektedir. Bunlara okul içi ve okul dışı yaşantıları sırasında meydana gelen koşullanmalar neden olmuş olabilir. Örneğin öğreniminin ilk yıllarında matematik öğretmeninin sevmeyen bir öğrenci, öğretmeni değiştikten sonra da bu dersi sevmemeye devam edebilir. Okul arkadaşı ile kavga eden bir öğrenci okula gitmemek isteyebilir. Bu örneklerden birincisinde öğrencinin asıl olumsuz tepki gösterdiği obje öğretmen olmasına rağmen, öğrenci matematik dersi ile öğretmenini birleştirmiş ve öğretmenine karşı duyduğu duyguları derse karşı da duymaya başlamıştır. İkinci örnekte ise öğrencinin olumsuz tepkisi kavga ettiği arkadaşına yönelik olduğu halde, olay okulda meydana geldiği için okula gitmek istememektedir.

Okulda bu tür olumsuz koşullanmaların meydana gelmemesi için okul ve sınıf ortamının öğrencinin hoşuna gidebilecek biçimde düzenlenmesi, okulda öğrencinin olumsuz yaşantı geçirmesine neden olacak durumlardan kaçınılması gerekir. Ayrıca öğrencilerin geçmiş yaşantılarında kazandıkları olumsuz koşullanmalar varsa, bu davranışlar söndürülmeye çalışılmalıdır.

Davranışçı yaklaşım öğrenmeyi mekanik ve basit olarak t
anımladığı için eleştirilmiştir. Oysa, insanın öğrenmesi, klasik koşullanma (hatırlama ya da alışkanlık) ve edimsel koşullanmayı ele alarak karmaşık düşünme süreçlerini de içermektedir. Bugün pek çok davranış kuramcıları bilişsel öğrenme süreçlerini daha fazla dikkate almaktadır.

Geleneksel ve günümüz davranışçı görüşleri sadece okullarda değil, endüstride ve sağlık sektöründe de oldukça geçerlidir. Günümüz eğitim programlarında etkisini sürdüren davranışçı kuramlardan hala vazgeçilmediğini, gelecekte de etkilerini sürdüreceklerini söyleyebiliriz.


Ancak her şeye rağmen klasik koşullanma yoluyla öğrencilere kasıtlı ve planlanmış olarak davranış öğretmek çok zordur.
Geleneksel öğretimde, öğrenme ortamını dolayısıyla öğrenme sürecini etkileyen bu kadar çok kontrol dışı uyarıcı mevcut iken, öğrencilerden, farklı çeşit ve yoğunlukta bilgiyi öğrenmeleri beklenir. Ancak, çoğu zaman bu bilgileri kendi bilişsel, psikolojik ve fizyolojik özelliklerine uygun olan ortamda öğrenmelerine olanak sağlamak ihmal edilir. Oysa birçok eğitimcinin katıldığı görüş, etkili öğrenme ortamının, öğrencinin öğrenme farklılıklarına ve bireysel özelliklerine uygun ortam ve düzenlemelerle gerçekleştiğidir. Hatta öğrencilere kendi öğrenme yollarına uygun ortamlar sunmak, öğretimin en temel işlevlerinden biridir. Öğrenme ortamında uygulanacak etkinliklerin ve materyallerin seçiminde öğrencilerin bireysel özelliklerinin dikkate alınması gerekmektedir. Öğrencilerin bazı ortamlarda sunulan öğrenme etkinliklerine katılmaktan hoşlanırken, bazı etkinliklere katılma konusunda isteksiz davrandığı bilinmektedir. Buna karşın, öğrencinin bireysel farklılıklarına uygun olarak düzenlenmiş öğrenme ortamlarında meydana gelen öğrenme daha etkili olmaktadır. Bu durumda, öğrenci farklılıklarına uygun öğrenme ortamının düzenlenmesi ve etkinliklerin belirlenmesi, öğrenci özelliklerinin bilinmesini gerektirir. Öğrenmeyi etkileyen yaş, cinsiyet, ön bilgiler, çevresel faktörler gibi bireysel özelliklerin yanında, bireyin öğrenme yollarını işaret eden “öğrenme stilleri” önemli bir bireysel özellik olarak görülmektedir.
Öğrenciler, birbirinden farklı yollarla öğrenirler. Örneğin bazıları en iyi biçimde dinleyerek öğrenirken, diğerleri izlemeyi ya da iletişim kurmayı tercih ederler. Aynı öğrenme ortamı, bir birey için uygun iken, diğeri için dayanılmaz hale gelebilir. Stil, bireyin tercihini gösterir ve başkalarıyla ortak olabilir, ancak bireye özgüdür. Bireyin kişiliğinin bir boyutudur. Öğrenme stilleri ile bireyin öğrenme ortamındaki performansı arasındaki ilişki yıllar boyunca Kolb, Riding, Honey ve Mumford gibi pek çok araştırmacı tarafından incelenmiştir. Öğrenme stilleri genellikle bireye göre değişebilecek faktörlere odaklanır. Örneğin, aynı bireyin öğrenme stili, üzerinde çalıştığı konuya, uygulanan değerlendirme biçimine, hatta verilen süreye göre değişiklik gösterebilmektedir. Dolayısıyla, öğrenme stilleri, zamana ve mekâna göre değişiklik gösterir. Nasıl her bireyin kişilik özellikleri, tercihleri ve ihtiyaçları birbirinden farklı ve kişiye özgü ise öğrenme stilleri de kişiye özgü özelliklerdir ve hiçbirinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Öğrenme stilleri kavramı ilk defa 1960 yılında Dunn tarafından ortaya konulmuştur ve çalışmalar devam etmektedir. Dunn (1993) öğrenme stillerini her bir öğrencinin yeni ve zor bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken ve hatırlarken farklı ve kendilerine özgü yollar kullanmasıdır, şeklinde tanımlamıştır. Öğrenme stillerimiz, doğuştan var olan karakteristik özelliğimizdir. Yaşamımızın her anında ve her boyutunda davranışlarımızı etkiler. Yürürken, yatarken, otururken, konuşurken, oynarken, yazarken bizi etkiler ve bu özelliğimize göre bu eylemleri yaparız (Boydak, 2001:3). Öğrenme stilini anlamak, bireyin, öğrenme deneyimi yaşarkenki davranışlarını, öğrenme deneyimini değerlendirme davranışını ve yeni bilgi ve yetenekleri yaşam durumları içerisinde kullanırken gösterdiği davranışları anlamayı gerektirir (Sarasin, 1999: 1). Bu durumda eğitimcilerin öğrenme stillerinin ne anlama geldiğini ve öğrenme stili ile ilgili değişkenleri anlamaları gerektiği düşünülmektedir. Öğrenme stili, bireylerin bilgiyi işlerken kendilerine özgü kullandıkları yollardır (Smith, 1990: 60). Öğrenme stili, bireyin olguları nasıl görüp algıladığı ve bunları en iyi şekilde nasıl işlediği ile ilgili bir yoldur. Her bireyin öğrenme stili kendine özgüdür (Lefever, 1998: 26). Öğrenme stili, öğrenenin, öğrenme sürecindeki tercihlerinin tümü olarak tanımlanabilir (Erden ve Altun, 2006: 21). Keefe’ye (1982) göre öğrenme stili, öğrencilerin nasıl algıladığı, öğrenme çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğu ve bu çevreye yönelik tepkilerin az çok kalıcı göstergeleri olan bilişsel, duyuşsal ve fizyolojik özelliklerdir (Akt., Açıkgöz, 2003:56).

Eğitimde Yapılandırmacı Yaklaşım

Sürekli değişim içinde bulunan dünya, yenilikleri ve gelişmeyi kavrayan, bunun yanında kendi üzerine düşen görevlerin de farkında olan bireylere ihtiyaç duymaktadır. Bir toplumun çağdaş toplumlar düzeyine ulaşması için; bilgilerin, inançların ve duyguların bireylere doğrudan aktarılması yeterli değildir.

Günümüzde bireylerden, bilgi tüketmekten çok bilgi üretmeleri beklenmektedir. Çağdaş dünyanın kabul ettiği birey, kendisine aktarılan bilgileri aynen kabul eden, yönlendirilmeyi ve biçimlendirilmeyi bekleyen değil, bilgiyi yorumlayarak anlamın yaratılması sürecine etkin olarak katılanlardır.

Bilginin doğası ve öğrenme, yapılandırmacılığın temel dayanağı olmuştur. Yapılandırmacılık,öğretimle ilgili bir kuram değil,bilgi ve öğrenme ile ilgili bir kuramdır. Bu kuram bilgiyi temelden kurmaya dayanır. Özünde, öğrenin bilgiyi yapılandırması ve uygulamaya koyması vardır.

Öğrenenlerin bilgiyi nasıl öğrendiklerine ilişkin bir kuram olarak gelişmeye başlayan yapılandırmacılık zamanla öğrenenlerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarına ilişkin bir yaklaşım halini almıştır. Yapılandırmacılıkta bilginin tekrarı değil, bilginin transferi ve yeniden yapılandırılması söz konusudur.

Yapılandırmacı öğrenmede asıl olan bilginin öğrenen tarafından alınıp kabul görmesi değil, bireyin bilgiden nasıl bir anlam çıkardığıdır. Bilgi, öğrenenin varolan değer yargıları ve yaşantıları tarafından üretilir. Yapılandırmacılıkta bütün çaba, öğrenmelerin kalıcılığının sağlamasının ve üst düzey bilişsel becerilerin oluşturulmasına katkı getirmektir.

Öğretmenin Rolü

Yapılandırmacı öğrenmeyi temel alan bir eğitim programının başarılı olabilmesi için, programı uygulayan öğretmenlerin bazı niteliklere sahip olması gerekir.

Yapılandırmacı öğretmen açık fikirli, çağdaş, kendini yenileyebilen, bireysel farklılıkları dikkate alan ve alanında çok iyi olmanın yanında, bilgiyi aktaran değil uygun öğrenme yaşantılarını sağlayan ve öğrenenlerle birlikte öğrenen olmalıdır.

Yapılandırmacı öğretmen; bireye uygun etkinlikler yaratma, öğrenenlerin hem birbirleri ile hem de kendisi ile ilişki kurmalarını cesaretlendirme, işbirliğini teşvik etme, öğrenenlerin fikir ve sorularını açıkça ifade edecekleri ortamları oluşturma gibi rolleri yerine getirmek durumundadır.

Öğretmen, öğrenenlerin bireysel farklılıklarına uygun seçenekler sunar, yönergeler verir, her öğrenenin kendi kararını kendisinin oluşturmasına yardımcı olur. Bu noktada öğretmen, yol gösterici ve rehberdir. Öğretmenler, problemi öğrenenler için çözmek yerine öğrencinin çözümlemesi için ortam hazırlarlar.

Öğretmen, düşündürücü sorular sorarak öğrenenleri araştırmaya ve problem çözmeye teşvik eder. Öğretmen, öğrenene soru sorar ama neyi ya da nasıl düşüneceğini söylemez. Yapılandırmacı öğretmen kuzey yıldızı gibidir, öğrencinin nereye gideceğini söylemez fakat yolunu bulmasına yardımcı olur.

Öğretmen otorite değil sınıf içinde gözlemcidir. Yapılandırmacılıkta sınıf yönetimi emir verme ya da zor kullanma ile yapılmaz. Denetim dolaylı, duygusal ve zihinseldir.

Yapılandırmacı yaklaşımda öğretimin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğine dair hazır formüller bulunmamakla beraber öğrencilerin kendi bilgilerini oluşturmalarına imkan tanıyacak öğretim ortamlarının oluşturulması için bazı prensiplerden bahsedilebilir:

- derslere ve öğretim birimlerine rehberlik ederken öğrencilerin fikirlerinin ve sorularının peşine düşülmesi ve kullanılması,

- öğrencilerin fikirlerini sergilemesinin desteklenmesi,

- öğrenme sürecinin bir sonucu olarak öğrencileri liderlik, işbirliği, bilgiyi arama ve harekete geçme konularında teşvik edilmesi,

- dersi sürdürürken düşündürme, deneyimleme ve öğrencilerin ilgilerini kullanmaya önem verilmesi,

- farklı bilgi kaynaklarının kullanılmasını konusunda öğrencilerin cesaretlendirilmesi,

- çıktı öngörülebiliyor olsa bile öğrencilerin fikirlerinin deneyebilmeleri konusunda cesaretlendirilmesi,

- işbirliği içinde çalışmayı sağlama, diğer bireylere saygı duyma ve işbölümü yapabilme açısından işbirlikli öğrenme tekniklerinin kullanılması,

- yansıtıcı düşünme ve bilginin analizi için öğrencilere yeterli zamanın tanınması,

- bilgileri destekleyici yöndeki gerçek kanıtların toplanmasının desteklenmesi ve yeni kanıtlar ya da deneyimlerin ışığı altında fikirlerin yeniden biçimlendirilmesinin desteklenmesi.

Öğrenenin Rolü

Yapılandırmacı öğrenme, öğrenenin kendi yetenekleri, güdüleri, inançları, tutumu ve tecrübelerinden edindikleri ile oluşan bir karar verme sürecidir. Birey öğrenme sürecinde seçici, yapıcı ve etkindir.

Öğrenmenin kontrolü bireydedir. Öğrenmeye öğretmeniyle birlikte yön verir. Öğrenenlerin önceki yaşantıları, öğrenme stilleri, bakış açıları ve hazır bulunuşluk düzeyleri öğrenmelerine yön veren etmenlerdendir. Öğrenen kendi kararlarını kendi alır.

Birey, zihinsel özerkliğini kullanarak öğrenme sürecinde etkili rol almak için eleştirel ve yapıcı sorular sorar, diğer öğrenenlerle ve öğretmenle iletişim kurar, fikirleri tartışır. Öğrenen, öğrenme ortamlarındaki öğretici sorularıyla diğer bireylerin gelişimine de katkıda bulunur.

Yapılandırma sürecinde birey, zihninde bilgiyle ilgili anlam oluşturmaya ve oluşturduğu anlamı kendisine mal etmeye çalışır. Bir başka deyişle, bireyler öğrenmeyi kendilerine sunulan biçimiyle değil, zihinlerinde yapılandırdıkları biçimiyle oluştururlar.

Mücadeleci, meraklı, girişimci ve sabırlı olmak, yapılandırmacı öğrenmede bulunması gereken kişisel özelliklerdir.

Öğrenenler bilgiyi araştırıp keşfederek, yaratarak, yorumlayarak ve çevre ile etkileşim kurarak yapılandırır. Böylece, içerik ve süreci aynı zamanda öğrenirler.

Yapılandırıcı öğrenme ortamlarında sorumluluğunu yerine getiren bireylerin girişimci olma, kendini ifade etme, iletişim kurma, eleştirel gözle bakma, plan yapma, öğrendiklerini yaşamda kullanma gibi özelliklere sahip olması beklenir.(http://www.logomotif.com.tr/Ogretmenler/makaleler/Detay.asp?ID=4)

NASIL ÖĞRENDİĞİNİZİ MERAK EDİYORSANIZ

Hiç yorum yok: